
Yeni dönemin en çok konuşulan konularının başında gelen enerjide, hidrojen dönemi başlıyor. Türkiye’de kurulacak ilk hidrojen vadisiyle Türkiye, üretici, ihracatçı ve teknoloji geliştirici konumuna gelmeye hazırlanıyor.
İklim krizi, fosil yakıtların tükeniyor olması, güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji, Ukrayna-Rusya savaşıyla birlikte enerji kesintileri derken, son 5 yıldır enerji konusunu
daha çok konuşur olduk. Yenilenebilir enerji en popüler enerji kaynaklarından bir tanesi. Yenilenebilir enerji kaynaklarından biri de hidrojen. 2021 yılı itibarıyla dünyada yaklaşık 70 milyon ton hidrojen tüketimi gerçekleşti. Bu miktarın 2050 yılına kadar 500 milyon tonu geçmesi bekleniyor. Yenilebilir enerjideki yatırımlarıyla Avrupa’nın yenilenebilir enerjiye en çok yatırım yapan ülkeler arasında yer alan Türkiye, 2053 net sıfır karbon emisyonu hedefleri için hidrojeni ilk sıraya koydu. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın vermiş olduğu bilgilere göre yeşil hidrojen üretim maliyetini 2035’e kadar 2,4 ABD doları/kgH2’nin altına, 2053’e kadar 1,3 ABD doları/kgH2’nin altına düşürmek, elektrolizör kurulu güç kapasitesinin 2030’a 2 GW’a, 2035’te 5 GW’a ve 2053’te 70 GW’a ulaşmasını sağlamak.
Hidrojenin de türleri var
Hidrojen, zehirli olmayan, tükenmez ve temiz bir enerji taşıyıcısı. Depolanabilen taşınabilen ve diğer enerji türlerine dönüşebilen bir gaz. Hidrojen üretimi için birincil enerji kaynağına ihtiyaç duyuluyor. Bu kaynakların türüne göre hidrojen üretimi çeşitlendiriliyor. Hidrojen yenilenebilir enerji ile elde edilmesi halinde “yeşil hidrojen”, fosil yakıtlardan karbondioksit (CO”) yakalama sistemleri kullanılarak üretilirse “mavi hidrojen”, fosil yakıtlardan piroliz gibi prosesler ile CO2 olmadan üretilirse “turkuaz hidrojen”, nükleer enerjiyle üretilirse “pembe hidrojen”, doğal gazın reformasyonundan elde edilirse “gri hidrojen” ve gazlaştırma yöntemiyle kömürden CO2 yakalamadan elde edilirse “kahverengi hidrojen” olarak tanımlanıyor.
İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak ve endüstrisini karbonsuzlaştırmak isteyen 20 ülkenin ulusal hidrojen stratejisi bulunuyor.
Avrupa’nın hidrojen ihtiyacı artıyor
Hasan Aksoy, 2021 yılı sonu itibarıyla dünyadaki toplam hidrojen talebinin yaklaşık 94 milyon ton (Mt) civarında olduğunu vurgulayarak, hidrojen üretiminin yüzde 96’sının fosil yakıtlardan sağlandığının, sadece yüzde 4’ünün temiz hidrojen üretimi olduğunun altını çiziyor. Fosil yakıtlardan üretilen yüzde 96’lık kısmın büyük bölümünü doğal gaz ile üretilen hidrojenin oluşturduğuna dikkat çeken Aksoy, “2030’da bugünkü 94 Mt üretim ya da tüketimin 180 Mt’ye ulaşılabileceği öngörülüyor. İlave üretimin büyük bölümünün yeşil hidrojenden geleceği tahmin ediliyor. Özellikle Avrupa Birliği yüzyılın ortasına kadar hedeflenen net sıfır emisyon hedeflerine ulaşmada ve yaşanılan enerji krizinin çözümünde yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve elektrifikasyonun azami kullanmasının en öncelikli çözümler olacağı görüşünde birleşiyor. Fakat yüksek ısı gerektiren proseslere sahip sanayi sektöründe elektrifikasyonun yetmediği alanlarda, Rusya’dan ithal edilen doğal gaza ikame olarak yeşil hidrojen üzerinde odaklanılıyor. Halihazırda AB yeşil mutabakat ‘Fit for 55’ paketi kapsamında 2030’a kadar 5.6 Mt yeşil hidrojen üretimi öngörüyordu. 2022 Mayıs’ta yayınlanan ‘REPowerEu2’ eylem planı kapsamında ise buna ilave olarak 15 Mt yeşil hidrojen üretimi hedeflendi ve toplamda 20 Mt yeşil hidrojen tedariki planlanıyor. AB bu miktarın 10 Mt’lik kısmını kendi içinde üretmeyi, diğer 10 MT’lik kısmını ise ithal etmeyi planlıyor. Böylelikle Rusya’dan alınan doğal gazın ikame edilebileceği belirtiliyor. Uluslararası Enerji Ajansı net sıfır senaryosunda ise 2050’de 530 Mt’lik küresel hidrojen üretimine ihtiyaç olacağı ifade ediliyor” diyor.
Türkiye, enerji koridoru olabilir
Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynakları açısından olduka zengin bir ülke olduğunu, özellikle güneş ve rüzgar enerjisi gibi kaynaklarda henüz kullanılmayan çok önemli bir potansiyelin bulunduğuna dikkat çeken SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi Araştırma Koordinatörü Hasan Aksoy, “İleride Türkiye’den Avrupa’ya olası yeşil hidrojen ihracında hidrojenin taşınmasının getirdiği göreceli maliyet avantajları Türkiye’nin hidrojen ticaretinde önemli bir aktör olmasını sağlayabilir. Orta Doğu ülkelerinden Avrupa’ya uzanan hidrojen ticaretinde ise Türkiye, bir enerji koridoru görevi üstlenebilir. Önümüzdeki süreçte Ar- Ge çalışmaları da elbette çok önemli olacak. Özellikle elektrolizörlerin Türkiye’de üretilmesi ya da ilk aşamada kritik parçalarının üretilmesi önemli bir katma değer sağlayacaktır. Bu noktada aynı Türkiye’nin otomobili TOGG’un bataryasında olduğu gibi uluslararası iş birliklerinin kurulması ve teknoloji transferi de değerlendirilebilir” açıklamalarında bulunuyor.
Hidrojen yatırımı
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Kalkınma Ajansları Genel Müdürlüğü koordinasyonunda çalışan Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA) tarafından yayınlanan rapora göre Güney Marmara Hidrojen Kıyısı hayat buluyor. Sanayi sektörünün önemli oyuncularının akademinin ve araştırma merkezlerinin desteğiyle 5 yıl sürecek olan “Güney Marmara Hidrojen Kıyısı Vadi AB Projesi” kapsamında, Türkiye’nin ilk hidrojen vadisi hayata geçirilecek. Bu, bölgesel bir hidrojen ekonomisine geçişin ilk adımı olacak. TÜBİTAK Başkan Prof. Dr. Hasan Mandal’ın ifadesiyle bu projenin ana başlıkları; yeşil dönüşüm, yeşil kalkınma, bu amaca yönelik bilgi üretimi ile insan kaynağının geliştirilmesi. Projenin başarılı bir şekilde tamamlanmasıyla hidrojen üretimi, iletimi, taşınması, depolanmasını kapsayan hidrojen değer zinciri içerisinde yer alan teknolojilerin geliştirilmesi ve uygulamasıyla enerji alanında dışa bağımlılığın azaltılacağı ve Türkiye’nin pazar payının artırılacağı vurgulanıyor.