Yeni ürünü Thermogusto ile hazırlama ve pişirme deneyimini tek bir cihaza indirerek, hiç yemek yapmamış birine dahi dilediği yemeği adım adım yaptırabilen Arzum, artık ürün ihracından ziyade kültür ihracı da gerçekleştiriyor. Arzum Yönetim Kurulu Başkanı Murat Kolbaşı; inovasyonu, kültürü, tasarımı ve markayı harmanlayarak ürün gruplarını ortaya çıkardıklarını söylüyor.
Türkiye’de elektrikli küçük ev aletleri deyince akla gelen ilk markalardan biri olan Arzum, markalaşmanın gücüyle Türk Mutfağının dünyada tanıtımı için büyük bir rol üstleniyor. Önce Okka Kahve Makinesi ile Türk kahvesini dünyaya tanıtarak işe başlayan Arzum, şimdi de 2024 yılının ilk yarısında piyasaya sunduğu Thermogusto ürünüyle Türk ve Osmanlı Mutfağına daha da eğilerek son dönemlerde öne çıkan Türk mutfak kültürünün bilinirliğini artırmaya çalışıyor. Arzum Yönetim Kurulu Başkanı, Türk Mutfağının dünyadaki bilinirliğini artırmayı kendilerine misyon edindiklerini belirterek, bu anlamda Arzum’un üçüncü jenerasyon aile üyesi ile ortak olan ve Michelin yıldızına layık görülen Neolokal’in şefi Maksut Şef gibi şeflerle de iş birliği yaptıklarını belirtiyor. “İhracatta biz milli kültürümüz olan Türk kahvesini bir kaldıraç olarak kullanarak, bilindiği ve içildiği ülkelere yatırımlarımızı yapmaya devam ediyoruz. Böylece ihracatımızı sadece fiyata endeksli değil; kültüre, inovasyona, tasarıma ve farklılığa odaklayarak geliştirmek istiyoruz” diyen Kolbaşı, çok çalışan, sürekli üreten bireyin mutlaka hata yapabileceğini ama önemli olanın, hatalardan ders çıkararak yola devam etmek olduğunu söyleyerek girişimcilere iyi bir motivasyon sunuyor.
Türkiye’de elektrikli küçük ev aletleri deyince akla gelen ilk firmasınız. 2025 yılında hangi gündem başlıklarınız olacak?
Türkiye’nin küçük ev aletleri sektörünün önde gelen markalarından biri olarak, 2025 yılında da mutfak grubunda ürünlerimizi geliştirmeye devam edeceğiz. 2024 yılının ilk yarısında piyasaya sunduğumuz Thermogusto ürünümüz çerçevesinde Türk ve Osmanlı Mutfağına daha da eğilerek son dönemlerde öne çıkan Türk mutfak kültürümüzün bilinirliğini artırmaya çalışacağız. Mutfak demişken; son 10 yılda ‘Arzum OKKA’ ürün ailemizle ele aldığımız kahve kültürümüzü daha kapsayıcı hale getirip Arzum OKKA markasıyla, Türk kahvemizin yanı sıra dünya kahvelerini de sahipleneceğiz. Bunun için, 2024’ün son çeyreğinde bir adım atarak ‘Arzum OKKA Espresso’ serimizi kullanıcılarımızla buluşturduk. Ayrıca pazarda güçlü olduğumuz, kişisel bakım kategorisindeki ürünlerimize de ağırlık verip ‘GırGır’ markamızla ürün gamımızı geliştirerek atak yapmaya devam edeceğiz. İhracat, bu dönem kurdan dolayı en çok zorlanılan kısım oldu.
Siz ihracatta kendinize nasıl bir yol haritası çizdiniz?
İhracatta biz, milli kültürümüz olan Türk kahvesini bir kaldıraç olarak kullanarak, bilindiği ve içildiği ülkelere yatırımlarımızı yapmaya devam ediyoruz. Böylece ihracatımızı sadece fiyata endeksli değil, kültüre, inovasyona, tasarıma ve farklılığa odaklayarak geliştirmek istiyoruz.
Bu anlamda alternatif pazarlar geliştirildi mi? Ve 2025 yılı için ekonomik politikaları nasıl değerlendiriyorsunuz?
İhracat için alternatif pazarlar bakarken, var olduğumuz pazarlarda da markamızı güçlendirmek
istiyoruz. O yüzden yurt dışı yatırımlarımızı da sürdürüyoruz.
Sektöre yön veren bir firma olarak belirtir misiniz? Hangi ülke, hangi ürün gruplarına daha çok talep gösteriyor?
Dünyada kahve tüketiminde ve kahveye olan ilgide ciddi bir artış var. Dolayısıyla kahve içme trendinin dünyada yaygınlaşması, tüm ülkelerde Arzum OKKA ürün grubumuza yarar sağlıyor. Bununla birlikte bireysel olarak öz bakıma dikkat ediliyor olması sebebi ile saç şekillendiricilerden tutun, tıraş makinelerine kadar kişisel bakım ürünlerimiz de ön plana çıkıyor.
İhracat dışında iç pazarda da zorlu bir dönem geçirildi. Tüketimin daha çok kısıtlandığı bu dönemde, iç pazarda 2024 yılını nasıl geçirdiniz? Hangi ürün gruplarının satışında bir ivme söz konusu oldu?
İç pazarda küçük ev aletleri, diğer sektörlere göre daha avantajlı; daralan ekonomide kendi iş hacmini karşılayan bir sektör. Biz de bu konuda, iç pazarda büyüme gösteren espresso makineleri, elektrikli/şarjlı dik süpürgeler, kişisel bakım ürünleri ve yemek yapma makinelerine ağırlık vererek pazar payımızı korumaya çalıştık.
Tüketici trendleri, küçük elektrikli ev aletlerini nasıl şekillendiriyor? Örneğin; geçen dönem airfryer hakimiyeti vardı. Yeni dönemde tüketicileri neler bekliyor?
Küçük ev aletleri sektöründe gerek dünyada gerek Türkiye’de zaman zaman ürün akımları oluyor. Buna, pandemi döneminde artan robot süpürge talebini örnek verebiliriz. Günümüzde tüketiciler bizlerden pratik, kullanımı kolay ve hayatını kolaylaştıracak ürünler bekliyor. Buna en güzel örnek olarak, Arzum Thermogusto ürünümüzü verebiliriz. Thermogusto, hazırlama ve pişirme deneyimini tek bir cihaza indirerek, hiç yemek yapmamış birine dahi dilediği yemeği adım adım yaptırabiliyor. Bunun yanı sıra 8 farklı otomatik özelliği ile doğruyor, karıştırıyor, çırpıyor ve yoğuruyor. Thermogusto’nun çıkış noktalarından biri de bizlerin oldukça önem verdiği yemek tariflerinin, zengin bir menü kütüphanesi eşliğinde ürünle birlikte tüketicilere sunulabilmesi özelliği. Thermogusto’nun kurumsal şefleri tarafından tüketicilerimiz için özenle hazırlanan, Türk ve Dünya Mutfağından bambaşka tatların yer aldığı tarifler, sürekli güncellenerek cihazın menüsüne ekleniyor. Burada özellikle Türk mutfağının en lezzetli tariflerinin cihazda yer almasına büyük önem verdik. Bu önemli özellik sayesinde, unutulmaya yüz tutmuş geleneksel Türk lezzetlerini kullanıcılarımıza hatırlatmayı ve bu eşsiz lezzetleri sofralarıyla buluşturmayı amaçladık.
Türk kahvesinin dünyada yaygınlaşması için büyük bir çabanız var. Türk kahvesinin şu anki konumu hakkında bilgi verebilir misiniz?
Markalaşma serüvenimizde uluslararası arenaya çıkarken, rekabetçi fiyatıyla da dikkat çeken bir marka olmaya çalıştık. O yüzden Türk kahvesine çok odaklandık. Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği’miz, 5 Aralık 2013 yılında Türk kahvemizi UNESCO’nun somut olmayan kültürel miras listesine kabul ettirdi. Bunun önemi şuydu.. Türk kahvesinin bir ritüel olduğunu, dünyada iyi bilindiğini ve nereye ait olduğu konusunda çıkan tartışmalara bir nokta koymayı, UNESCO’nun kabulü ile başardık. 5 Aralık tarihini Dünya Türk Kahvesi günü ilan ettik ve bugünü dış temsilciliklerimizle, büyükelçiliklerimizle, Yunus Emre Enstitüsü ile her yıl kutluyoruz. Bu sayede Türk kahvesi konusunda farkındalığı artırmaya çalışıyoruz. Uluslararası kahve zincirleri ile iş birliği yaparak, kahve zincirlerinin menüsünde Türk kahvesinin yer almasını sağlamaya özen gösteriyoruz. Bu çerçevede geliştirdiğimiz, sütlü veya farklı alternatifleri yapabilen Türk kahvesi makineleri, sıcak içecek hazırlama makineleri ile espresso makinelerimizi dünyaya pazarlamak için çalışıyoruz.
En çok konuştuğumuz konulardan biri, teknolojiyi geliştirme ve markalaşma. Siz de özellikle markalaşmanın altını her konuşmanızda çiziyorsunuz. Kendi sektörünüz açısından bakacak olursanız, markalaşma konusunda bir ilerleme kaydedildi mi?
Biz aslında Türk kahvesi ile markamızı diğer markaların içerisinden kaldıraç olarak kullanarak; kültürle teknolojiyi birleştirip, geçmişte ritüelleri, hikayesi olan yiyecek ve içeceklerimizi dünya mutfaklarına tanıtarak bulunmasını sağlamaya çalışıyoruz. Bunu yaparken hem marka algımızı yukarı çekmeye hem de marka bilinirliğimizi arttırmaya çalışıyoruz.
Sektörünüzün en büyük dinamiklerinden biri de gastronomi. Türk mutfağı, dünyanın en güçlü 6. mutfağı gösterildi. Türk mutfağının tanıtımı için neler yapılabilir ve gastronominin iyi tanıtımı, sektörünüzü de nasıl üst çıtaya taşıyacaktır?
Biz Türk Mutfağını 2000 yılından bu yana ele alarak, mutfak kültürümüzle teknolojik ürünlerimizi hem birleştirecek hem de mutfak kültürümüze hizmet edecek şekilde geliştirmeye çalışıyoruz. Bu anlamda Türk kahve makinemizi yaptık ve bunun yanında; çay, ıhlamur makinesi ile Vakfı-ı Kebir ekmeğini de kızartabilen Fırrın Ekmek Kızartma Makinesi, Türk yemeklerinde çok kullanılan soğan-sarımsak kokusu için Dubl ex Çift Hazneli Doğrayıcı, Türk yemeklerini en iyi yapabilecek Thermogusto gibi ürünler geliştirerek, Anadolu topraklarından çıkmış olan muhteşem Türk menülerini yaşatmaya ve geliştirmeye çalışıyoruz. Geçen yıl Thermogusto ürünümüzün tanıtımında birlikte çalıştığımız, Arzum’un 3. jenerasyon aile üyemiz ile ortak olan ve Michelin yıldızına layık görülen Neolokal’in şefi Maksut Şef gibi şeflerimizle de iş birliği yaparak, Türk gastronomisine katkı sağlamaya çalışıyoruz. Aynı durum Türk dizileri için de geçerli. Yaklaşık 1 milyar dolarlık bir dizi ihracatımız var. Dizilerin gittiği ülkeler ürünlerinizin tanıtımını da sağlayacaktır. Türkiye’nin; gastronomi yanında THY gibi turizm sektörünün tamamı, Göbeklitepe gibi tarihi yerlerimiz, Pamukkale, Kapadokya gibi dünyada tanınan noktalarımız, İstanbul şehrimiz ve tabii ki Türk dizileri, Türkiye’nin imajını çok yukarılara taşımakta. Böylece Türk kültürünün tanınması, bilinmesi ve algının yukarı çekilmesinde büyük bir rol oynamaktalar. Bu tip çalışma ve organizasyonların artarak devam etmesinin, Türkiye’ye ve Türkiye’den çıkacak markalara destek olacağını düşünüyorum. Tabii burada genel Türkiye algısı yukarı çekilirken, bireysel olarak da gittiğimiz her ülkede, her restoranda ve kafede, menülerinde yer almasa dahi ‘Türk kahvesi var mı?’ diye sorarak, isteyerek, karşı tarafta farkındalık yaratıp menülerinde yer almalarını sağlayabiliriz.
Bu kadar yıldır iş dünyasının içerisinde bir isim olarak, işinizi geliştirirken yaşadığınız kırılma
noktaları neydi?
Evliyim, 2 oğlum var. Zaman zaman iş hayatında motivasyonunuzun indiği, çıktığı dönemler olabiliyor ama benim hayat mottomda hep şu var.. Düştüğünüz zaman öne doğru düşün ki kolay kalkabilin ve yaraları da kolay sarabilin. Çünkü çok çalışan, sürekli üreten bireyin mutlaka hata yapması da söz konusu. Mühim olan hatalarından ders alabilmek.
Yoğun temponuz arasında kendinize nasıl vakit ayırıyorsunuz?
Hayatın bir film, bir de bilim boyutu vardır. Ben bu ikisini dengeleyerek iş ve özel yaşamımda başarılı olmaya ve sevdiğim şeylere vakit ayırmaya dikkat ediyorum.